“Bilgilenme sürecinin işlerliği, düşünce özgürlüğünün varlığına bağlıdır. Düşünce özgürlüğü sınırlanan bir siyasi yapıda, çok yönlü, özgür bilgi, haber dolaşımı da sınırlanmış demektir. Çok yönlü haber dolaşımının sınırlandırılması, ulusal planda demokratik sistemin oluşmaması, uluslararası planda da gelişmiş ülkelerin iletişim konusundaki etkinliğiyle yaygınlaştırdığı silahlanma, ırk ayrımcılığı, savaş kışkırtmacılığı, geri kalmış ülkelerin saptırılmış mekanizmanın ürünüdür. Bu nedenledir ki, gelişmiş ülkelerle, geri kalmış ülkelerin yardımlarla değil, ekonomik yapılarının güçlendirilmesiyle gelişimini hedefleyen Birleşmiş milletlerin ‘Güney-Kuzey Diyaloğu’ programı, programın başarısı için iletişim düzenini doğru, saptırılmamış, çok yönlü haber dolaşımın demokrasinin, dünyadaki siyasal ve ekonomik düzenin oluşmasında en önemli etken olarak görmektedir.”[1]
Demokrasinin tam olarak işleyebilmesi için toplumun düşüncelerini aktarabilmesi gerekir. Bu düşünceleri aktarabilmesi veya bir konu hakkında fikir belirtebilmesi için o konu hakkında bilgi sahibi olması gerekir. Dolayısıyla kitle iletişim araçlarının da birinci derece haber ve belge kaynağı olması rolünü de düşünürsek, üzerine düşen rolü tam anlamıyla gerçekleştirebilmeleri için tam bir özgürlüğe ihtiyaçları vardır. Fakat basının tekelde toplanması sonucu özgür haber dolaşımı ve özgür bilgi ortamından söz etmemiz maalesef mümkün değildir. Çok sesliliğe ihtiyacı olan basının, tekelleşme süreciyle birlikte tek sesliliğe doğru gittiği görülmektedir.
Tek sesliliğe doğru bir gidiş gerçekten korkunç bir sondur. Haberin doğruluğunu kısıtlayan ve habere yön verin, halkın bilgilenmesi engellenin bir sistemdir. Halkın en tabi ve bireysel hakkı olan “bilgilenme” hakkı böylelikle elinden alınmış olmaktadır.
Çağımızın bilgilenme çağı olduğunu düşünürsek, bireylerin sağlıklı kararlar verilebilmesi, çoğulcuğu, toplumda uzlaşmayı ve demokratik denetiminin sağlanması için kişilerin elinden “bilgilenme” hakları alınamaz. Çünkü bilgilenme, çağımızda, doğrudan demokrasinin bir türü olarak görülmektedir. Bilgilenmiş olmak içinde doğru, saptırılmamış, yasaklanmamış bilgi ve düşünceleri öğrenmek gerekir. Fakat güç nerede ve kimin ise onun sesi çıkmaktadır. Yani belli grup, aile veya holdinglerin dediği oluyor. Sermaye sahibinin çıkarlarını koruyacak, daha fazla kar getirerek, saptırılmış, eksik, kısıtlı bilgiler aktarılarak, tek bir sesin çıktığı medya karşımıza çıkmaktadır.
Sermaye sahiplerinin medya üzerindeki etkisini, bir zamanlar televizyonlarda yayınlanan bir reklam filmi üzerinden inceleyecek olursak, yine sermaye sahibi olarak medya patronu olan Karamehmet ailesine ait olan Digitürk, belli bir ücret karşılığında abonmanlık sistemiyle yayın yapan bir kanaldır. Üye olunduğu taktirde, istenilen saatte istenilen program izlenebilmektedir. Ve reklam filminde bir medya patronu çocuklarıyla birlikte sahip olduğu kanalı izlemektedir. Haber programı saati çocukları çizgi film izlemek istemektedir. Fakat haber programından sıkıldıkları için çocuklar uyuyakalınca, patron sinirlenerek kanalı aramaktadır. Yayından sorumlu kişiye fırça atarak, çabuk programı durdurmasını ve çizgi film koymasını istemektedir. Yayın sorumlusu ise yayın akışının bu olduğunu ve değiştiremeyeceğini söyleyerek sinirlenmekte iken, medya patronu da “ Biz bu kanalı boşuna mı aldık? İstediğimizi izleyemedikten sonra ben napim bu kanalı?” demektedir. Ve yayın sorumlusu o zaman Digitürk alın istediğiniz zaman, istediğiniz programı izleyin demektedir.
Evet bu reklam bir Digitürk reklamıdır. Fakat reklam filmi, medya patronlarının medya üzerindeki etkisini çok basit ve komik bir dille ifade etmektedir. Ülkemizde medya sahiplerinin ne kadar söz sahibi olduğunu gerçekten çok iyi anlatan bir reklam filmidir. Hele hele sermaye sahibine ait olan bir kanalın reklam senaryosu olması da ayrı bir ilginçliktir!
Sonuç olarak; tekelleşme demokratik bir ortam için tehlikelidir. Medyayı ele geçiren tekelci gruplar kendi çıkarları doğrultusunda yayın yapmakta, dolayısıyla istedikleri bilgiyi yanlış iletebilirler. Ayrıca tekelci gruplar siyasal sistemi de belirleyici bir rol oynamakta ve tek yönlü haber dolaşımıyla toplum üzerinde derin etki bırakarak, demokratik işleyişe zarar vermektedir.
[1] T.G.C., a.g.e., s.59
Kaynak: Zeynep Kam, İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü Bitirme Tezi
- Medyada tekelleşme üzerine yazılarımı ‘medya’ kategorisinden takip edebilirsiniz.
6 Mayıs 2016 at 19:27
Bence hiç bir iş tekelleşmemeli , çünkü tekelleşen her iş bir gün batıyor.
8 Haziran 2016 at 08:29
Kesinlikle katılıyorum size…