Hamile kalmasının hemen ardından meme kanseri teşhisi alan genç kadın gebeliği devam ederken önce bir memesini aldırıyor. Ardından kemoterapisi başlıyor. Fotoğrafta tek memesiyle oğlunu emzirirken gözyaşlarını da görüyoruz. Ve 90 sonrası artan kanser vakalarını hatırlayınız. Yapılacak Nükleer santraller herhangi bir patlama olmasa bile bölgede Kanser riskini %65-70 arttıracak ve lösemi riski çocuklarda iki katına çıkacaktır. Coğrafyamız zaten Çernobil Faciası’ndan sonra radyoaktivitiden üst düzeyde etkilenmiştir. Hala bölgede kanser ve tümür vakaları görülmektedir. il kazasının ardından radyoaktiviteden üst düzey etkilenmiştir. Hala bölgede kanser ve tümör vakaları yaygın olarak görülmektedir.. Normal doğum yapın diye yaygara koparan, kürtaj cinayettir diye bağıran iktidar sahipleri, bugün Nükleer santral kurarak normal doğumu olanaksız hale getirip, ölü doğum vakalarının artmasından birinci dereceden sorumlu olacaklardır.

 

10410991_810359552384839_6258628452423441957_n 11102900_810359482384846_5970057867820776953_n 11161352_810359502384844_531115055758891584_n

 

 

553c07f0cef1774f311b5c2c         

 

26 Nisan 1986’da Ukrayna’da bulunan Çernobil Nükleer Santralinde insanlık tarihinin en büyük nükleer felaketi oldu. Kazadan sonraki bir ay

içinde çevreye yayılan radyoaktif kirlilik, o güne kadar patlatılan tüm atom bombalarından, nükleer santrallerden ve uranyum madenlerinden

doğal ya da kaza ile salınan tüm radyasyondan daha fazlaydı. Birçok ulus radyasyon bulutunun etkisi altında iken ülke yöneticileri; sessiz kalmayı

tercih etti.

Çernobil nükleer, santral kazası sonrası tüm kuzey yarım kürede radyoaktifbulaşın olduğu, buna karşın; ülkelerin sunuk kaldıkları radyoaktif

dozların ve buna koşut olarak kazanın etkisinin farklılıklar içerdiği kabul edilmektedir. Çernobil Nükleer Santral kazası sonrası Türkiye’ye de radyoaktif

bulaş olmuştur. Ancak bu bulaşın insan sağlığına olan zararı konusunda yeterli veri bulunmamaktadır.

Rize’nin Çayeli ve Pazar ilçelerinde otoimmun özellikte nodül artışının radyasyona sunuk kalma ile açıklanabileceği belirtilmiştir.

Likenler üzerinde yapılan çalışmada Doğu Karadeniz bölgesinin diğer bölgelere ve Rize’nin Avrupa’nın birçok ülkesine göre daha fazla etkilendiği

belirtilmektedir. Çernobil Nükleer Santral kazası ve bu kazanın Türkiye’de insan sağlığına etkisinin saptanması için; birçok bilimsel disiplini de içeren araştırmacı grubu tarafından yapılacak uzun erimli bir çalışmaya gereksinim duyulmuştur.

 

Çernobil’de günümüzdeki radyasyon düzeyi hala normalin çok üzerinde

 

çernobilölçüm

 

300 metreden 12 mikroröntgen olan doğal ortam radyasyonunun, kazanın yaşandığı santrale 300 metre mesafede bu değerin oldukça üstünde ölçüldüğü ifade ediliyor.

Bu değer bir ölçüde azalsa da, bölgenin tamamen sağlıklı bir şekilde yaşanabilir bir ortama dönüşmesi için yüzlerce, binlerce seneye ihtiyaç var.

 26 Nisan 1986’da eski Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği sınırları içinde, bugün Ukrayna’da bulunan Çernobil Nükleer Santrali’nde

insanlık tarihinin en büyük nükleer felaketine neden olan ardı ardına iki büyük patlama olmuştur. Patlama ile santralin bin ton ağırlığındaki çatısı

önce gökyüzüne fırlamış ve ardından santralin üstüne düşmüştür. Bu nükleer felaket sonucu açığa çıkan radyoaktif gaz ve maddeler, 1200

metreyi aşan yüksekliğe çıkmış, oluşturduğu radyoaktif bulutlar ile atmosfere yayılmıştır. Radyoaktif tozun yarıya yakını 30 km’lik çapa sahip

alanı, geri kalanı ise bulutlarla birlikte dünya çevresinde dolaşarak yağmurlarla toprağa ve suya karışarak daha geniş bir alanı kirletmiştir. Bu

felakette 1019 bekerellik radyoaktif izotop salındığı bildirilmektedir. Bu hali ile Çernobil Kazası’nda açığa çıkan radyasyon, insanlık ayıbı olan

Hiroşima ve Nagazaki’nin atom bombası ile bombalanmasında açığa çıkandan 200 kat daha fazladır. Radyoaktif bulutun hareketini mevcut

atmosfer koşulları ve rüzgâr belirlerken, radyoaktif bulaşı belirleyen en önemli etmen bulutun seyrettiği sırada oluşan yağıştır. Radyoaktif madde

saçılımı sonucu radyasyona sunuk kalan başta Ukrayna, Belarus ve Rusya Federasyonu’nda yaşayan insanlar olmak üzere insanların sağlığı

olumsuz bir şekilde etkilenmiştir.

 

ölçüm

Çevrede radyasyonun artması; canlıların genlerinde hasara ve doğumsal anomalilere neden olmaktadır. Çernobil Nükleer Santral Kazası

sonrası bu çevrede anormal insan ve hayvan doğumları olduğu bildirilmektedir. Hiroşima ve Nagazaki’de yaşandığı gibi insan eliyle, üstelik insanların

yararı öngörüsü ile oluşturulmuş nükleer santraldeki kaza Türkiye’yi de etkilemiştir. Bu kaza ile bir kez daha radyoaktif yayılımın sınır tanımazlığı

görülmüştür. Kaza’dan bir hafta sonra 3 Mayıs 1986’da sağanakyağmur ile Trakya Bölgesi, 7-9 Mayıs 1986’da Doğu Karadeniz Bölgesi

etkilenmiştir.

Sovyet yetkilileri başlangıçta yaşanan bu felakete ilişkin bilgiyi gizledi, suskun kaldı. Dünya, nükleer bir kaza yaşandığına ilişkin ilk bilgileri

İsveçli yetkililerden öğrendi. Kaza sonrası Sovyet yetkililerin hiçbir açıklamayapmaması insanların radyasyona daha fazla sunuk kalmalarına

neden oldu. Kaza’dan iki gün sonra 28 Nisan 1986 günü İsveç’in Stokholm ilinde Forsmark Nükleer Santrali çalışanları vardiya değişimi

sırasında santrale girerken radyoaktivite ölçüm cihazları siren çalmaya başladı. Santralde sızıntı olduğu düşüncesi ile alarma geçildi. Yapılan

incelemeler sonucu saptadıkları radyoaktif kirliliğin Forsmark Nükleer Santrali’nden kaynaklanmadığı saptandı. Kısa bir inceleme, radyoaktif

parçacıkların işçilerin ayaklarına dışarıdayken bulaştığını ortaya çıkardı.

 

zeynepkamçernobil

 

Bu durum bir yerlerde işlerin ters gittiğini gösteriyordu. Radyoaktif sızıntı sirenlerinin çalmasından 45 dakika geçmişti ki, meteoroloji mühendisleri

radyoaktif serpintinin doğudan bir yerlerden geldiğini saptamışlardı.

 

Sovyetler Birliği, ilk günlerde felaketi açıklamadı. Ancak radyoaktif bulutlar Avrupa üzerindeydi

 

Kaynağın araştırılması için Baltık Denizi üzerinde jet ve helikopterler örnek topluyorlardı ve topladıkları örnekler ile kaynağın yönü tam olarak

saptandı. Gözler Çernobil’e çevrilmişti. Kazadan yaklaşık 40 saat geçmiş, Sovyet yetkililerden henüz hiçbir açıklama yapılmamış olmasına karşın

İsveç’li bilim adamları Çernobil’de sorun yaşandığını açıklamışlardı.Rus yetkililerin sessizliği, halkın bir şeyler olduğundan şüphelenmesini

engellememişti. Şüphe içindeki insanların akıllarında bir yerlerde bir felaket yaşandığı konusunda fikir oluşmaya başladı. Kiev’de yerel bir

gazete 3 Mayıs günlü baskısında nükleer santralde yangın çıktığı haberini verdi.

 

gazete

 

Çernobil Nükleer Santral kazasından sonraki bir ay içinde çevreye yayılan radyoaktif kirlilik, o güne kadar patlatılan tüm atom bombalarından,

nükleer santrallerden ve uranyum madenlerinden doğal ya da kaza ile salınan tüm radyasyondan daha fazlaydı. Bir çok ulus radyasyon bulutunun

etkisi altında iken ülke yöneticileri; sessiz kalmayı tercih etmiş, halkın bilgilendirilmesini engellemiş, yanlış bilgilendirme ile olayın küçümsenmesine

ve olumsuz sağlık etkilerinin derinleşmesine neden olmuştur. Bu çalışma; Çernobil Nükleer Santrali’nin patlaması ve nükleer kirlenmeye

yol açmasından sonra Türkiye’de nelerin yaşandığı, ne tür önlemlerin alındığı ve felaketten 20 yıl geçmesine karşın, bu süreçte çevre

ve insan sağlığının nasıl etkilendiği biçimindeki sorulara, yapılmış çalışmalarıinceleyerek, yanıt aramak amacıyla gerçekleştirilmiştir.

 

Bu güne kadar dünyada birçok nükleer endüstri kazası yaşandı. Çernobil Nükleer santral kazasının dünya gündemine bu boyutu ile oturması

ilk nükleer kaza olmasından değil, yol açtığı felaketin büyüklüğünden kaynaklanmaktadır. Çernobil öncesinde de sonrasında da nükleer santral

kazaları olmuştur. ABD’de Nükleer Denetleme Komisyonu kayıtlarına göre bu güne kadar felakete neden olabilecek 169 kaza yaşanmıştır.

1980–1989 yılları arasında çalışanların ölçülebilir dozda radyasyona sunuk kaldıkları 140 bin olay raporlanmıştır. 1992 yılında Rusya 205,

Japonya ise 20 önemli kaza rapor etmiştir. Kaza geçiren santraller ve kazaların olduğu ülkeler göz önüne alındığında, geri kalmış teknoloji ile

inşa edilmiş nükleer enerji santrallerinden radyoaktif sızıntı olduğu söylemi de yanlıştır.

Günümüze kadar yaşanmış başlıca önemli nükleer santral kazaları:

 

  • 1958- Vinca/Yugoslavya çekirdeğin aşırı ısınması sonucu 6 bilim

adamı radyasyona sunuk kaldı 1’i öldü.

  • 1961- ABD Askeri deneme reaktörü patlaması sonucu 3 işçi

öldü.

  • 1967- İngiltere’de Windscale reaktör çekirdeği tutuştu. Özellikle

İyodin-131’in kazanın olduğu merkezden 150 km’lik yarıçaplı

daire içinde et ve süte karıştığı görüldü.

  • 1975- Japonya’da Tsuruga-1 boru hattında kırık nedeniyle 37

işçi radyasyona sunuk kaldı.

  • 1979-ABD-Pennsylvania-Harrisburg’da Three Miles Island

kazası olarak bilinen kazada çekirdek erimesi sonucu iyot

131 kaçağı oldu.

  • 1991- Japonya’da Mihama-2 basınçlı su reaktörü boru hattı

kopması sonucu radyoaktif buhar kaçağı oldu.

  • 1999- Japonya’da Tokaimura Nükleer Santral kazası sonucu

49 işçi yüksek radyasyon aldıkları nedeniyle tedavi altına

alındı. Santral civarında yaşayan 310 bin kişi evlerinden dışarı

çıkarılmadı, 10 kilometrelik bölge yasak ilan edildi.

  • 2004- Japonya’da Mihama kentindeki santralde bir buhar sızıntısı

sonucu dört kişi öldü, 10 kişi yaralandı.

  • Türkiye’de nükleer santral bulunmaması nedeniyle nükleer

santral kaynaklı kaza olmamış ancak radyoaktif salınıma neden

olan kazalar yaşanmıştır.

 

Radyoaktif bulutlar 3 Mayıs 1986 Cumartesi günü Trakya’ya, 4-5 Mayıs günleri Batı Karadeniz’e, 6 Mayıs günü Çankırı üzerinden Sivas’a, 7-9

Mayıs tarihlerinde Trabzon-Hopa’ya ulaştı. Çernobil kazasından 10 gün geçmişti ki radyoaktif parçacıklar tüm Türkiye’ye yayılmıştı. Radyoaktif

bulutun geçtiği sırada Trakya ve Doğu Karadeniz’de; özellikle fındık, tütün ve çay üretimi yapılan tarım alanlarında yağış olması bu bölgelerdeki

radyoaktif bulaşı artırdı. Kaza’dan bir hafta sonra 3 Mayıs 1986 tarihinde Batı Trakya’daki ve 7–9 Mayıs tarihlerinde Doğu Karadeniz

Bölgesi’ndeki sağanak yağış bulaşı artırmıştı. Bu yağışların etkisi, çevresel radyasyon ölçümlerindeki yükseklik ilk kez 30 Nisan 1986 tarihinde

fark edildi. Trakya ve Karadeniz kıyılarında normal koşullarda 8–10microröntgen/saat olan radyasyon düzeyi; kazadan 10 gün sonra 30–40

microröntgen/saat düzeyinde ölçüldü. Yüksek seviyedeki bu ölçümlerradyasyondan korunmak için zaman yitirmeden yeni önlemlerin alınmasını

zorunlu hale soktu.

 

30 Nisan 1986 günü sabah saat: 08.30’da Çekmece Nükleer Araştırma ve Eğitim Merkezi’nde Royterstoke cihazı havadaki radyasyonu 7,8

mikroröntgen/saat olarak ölçmüş ve bu değer bölgenin doğal radyasyon düzeyi olarak kabul edilmişti. Bir saat sonra yapılan ölçümde elde edilen

değer 9,6 mikroröntgen/saat olmuştu. Aynı gün 16 mikroröntgen/saat’lik ölçüm yapılmıştır.

Kaza’dan 5 gün sonra Akçakoca’da havadaki radyasyonun gittikçe arttığı fark edilmiştir. Karasu Bölgesinde o bölgenin doğal radyasyon

düzeyinin 20 katı fazla olan 150 mikroröntgen/saat düzeyinde ölçüm yapılmıştır. 4 Mayıs günü Kapıkule-Edirne yolunda İstanbul’da havadaki

radyasyonun tam 1000 katı olan ve Çernobil nedenli Türkiye’de ölçülen en yüksek değer olarak tarihe geçen, 16 miliröntgen/saat değeri ölçülmüştür.

bakan

Bu sırada dönemin Endüstri ve Ticaret Bakanı H. Cahit Aral, radyasyon konusunda kendisinden başkasının açıklama yapmaya yetkili olmadığını

belirtip; “dininize, imanınıza inandığınız gibi biliniz ki, Türkiye’de kesinlikle böyle bir tehlike mevcut değildir” demektedir.

Gazetelerde TAEK başkanı ve Ticaret ve Sanayi Bakanı Cahit Aral dışında resmi açıklamada bulunan olmamıştır.

 

Tarih sırasına göre basında yer alan bazı haber başlıkları:

  • TAEK Başkanı Özemre: Rakamlar panik yaratırdı. (7 Mayıs 1986, Cumhuriyet)
  • TAEK Başkanı Özemre: Ne bulursanız yiyebilirsiniz. (15 Haziran1986, Milliyet)

TAEK Başkanı Özemre: Yapılan 50 bini aşkın ölçüm sonuçları,

Türkiye’de tüm gıdaların radyasyon bakımından tamamen

güvenceli durumda olduğunu gösterdi.

Cahit Aral: Dinine, imanına inanan ‘Radyasyon var’ demez.

(24 Haziran 1986, Günaydın)

  • TAEK Başkanı Özemre: Çayda tehlike yok ama dışsatımı yasaklıyoruz.

(10 Aralık 1986, Milliyet)

  • Cahit Aral: Çaydaki radyasyon tehlikesiz. (13 Aralık 1986)
  • Cahit Aral: Çayda tehlike yok ki imha edelim. (23 Aralık

1986, Cumhuriyet)

Yıllar sonra 2004 yılında Çernobil faciası TBMM gündemine gelmiş,

yine bir politikacı, facianın yaşandığı dönemde aktif olarak görevde olan

politikacılar ve Çernobil faciası hakkında: “Bu felaketin ardından, Türkiye’de

basında çıkan olumsuz haberler ve uzmanların açıklamalarından

endişeye kapılan halk, dönemin politikacılarının açıklamalarıyla yetindirilmeye

çalışılmıştır. Politikacılar olayın ciddiyetini kavrayamamış, büyük

bir ihmal ve sorumsuzluk içerisinde halkımızdan gerçekleri gizlemiş,

uzun süre durumu inkar ederek, halkımızın nasıl bir tehlikede olduğundan

halkımızın bu tehlikeden haberdar olmaması için uğraş vermiştir.

Hatta zamanın bakanı, televizyon ekranlarında, endişe içerisindeki halkın

gözünün içine baka baka çayını yudumlamıştır.” şeklinde yorum

yapmıştır.

 

Kazadan iki hafta sonra İngiltere’nin Galler bölgesinde saptanan yüksek radyoaktivite nedeniyle yeşil alanlar koyun ve sığırların girmesini

engellemek amacıyla dikenli tellerle çevrilmiştir. Birçok ulus radyasyon bulutunun etkisi altında iken ülke yöneticileri sessiz kalmayı tercih etmiş,

halkın bilgilendirilmesini engellediği gibi yanlış bilgilendirme ile olayın küçümsenmesine ve olumsuz sağlık etkilerinin derinleşmesine neden

olmuştur.

kanserdağılımı    karadeniz

Türkiye’de bazı akademisyenler bu dönem içinde radyasyon konusunda çalışma yapmamaları, yaparlarsa da yayınlamamaları şeklinde

baskı gördüklerini belirtmektedirler. Bu baskının Radyasyon Güvenliği Komitesi adı altında kurulan kurul tarafından ve yazılı olarak yapıldığı

bildirilmektedir. İlk yıl etkin doz açısından en fazla etkilenen Avrupa ülkesi Bulgaristan olmuştur. Doğal kaynaklardan alınan yıllık radyasyon ortalama

dozunun 2,4 mSv olduğu bildirilmektedir. Avusturya, Yunanistan, Romanya, Finlandiya, Çekoslovakya, İtalya, Macaristan, Polonya ve Demokratik

Alman Cumhuriyeti Türkiye’den daha fazla doz almıştır. Buna karşın İsveç, İrlanda, Lüksemburg, İsrail, Kıbrıs, Fransa, Hollanda, Belçika,

Danimarka, İngiltere, Türkiye’den daha az doz almışlardır. Avrupa’dayaşayanlar için; yüklenilen bireysel doz 0,2-1 mSv arasında değişen değerlerde

ve ortalama 0,7 mSv olarak hesaplanmıştır.

 

Radyoaktif felaketin çocuklara mirası Tiroit kanseri

553c6124cd8904261756d5e7

 

Felaketin etkilerinin en yoğun olarak görüldüğü ülkeler Ukrayna, Rusya ve Belarus’ta 2004 yılına kadar 18 yaş altı 4000 çocukta tiroit kanseri vakası görülmüştür.

Resmi raporlar, ölümcül kanser vakalarının sayısını 9.000 olarak hesaplıyor. bağımsız bilim adamları ise 30.000 ile 60.000 arasında insanın Çernobil’in sebep olduğu kanser türlerinden dolayı öleceğini tahmin ediyor.

 

Felaketin daha da büyümemesi adına kendini feda eden yürekli insanlar

 

çerbobil

Çernobil dünyanın karşı karşıya kaldığı en büyük felaketlerden birisi, belki de en büyüğü. Ancak yayılan radyasyonun çok büyük bir kısmının hala reaktörde kapalı tutulduğundan bahsetmiştik.

26 Nisan 1986, her ne kadar ihmalkarlık dolu, hırs dolu bir facia olsa da sonrasında bu olayın izlerini silmek için yapılan çalışmalara katılan yüz binlerce insan minnet duyulası bir cesaret sergilemiştir.

15 gün içinde çekirdeğin altına beton döküldü, üzeriyse kaplandı

Patlamanın ardından radyoaktif enkaz 1.5 kilometrelik bir alana yayılmıştı. Bu enkazın çok kısa bir süre içinde kaldırılması gerekiyordu. Bunun için itfaiye, asker, işçi, madenci ve birçok sivil çalıştı. Tüm enkazın merkezde toplanmasına karar verilmesinin ardından basit bir gaz maskesi, eldiven ve çizme dışında bir ekipmanı bulunmayan yüz binlerce kişi Çernobil’de görev almıştır.

En yüksek riskin olduğu çatı bölgesindeki enkaz için, Sovyetler ilk olarak robot kullanmayı düşünse de robotların yüksek radyoaktif etki barındıran ortamda çalışamadığı, bozulduğu görüldü. Bu iş için günde bir kişinin 3 dakika çalışmasına müsaade edildi, 3 dakika hayatları boyunca alacakları radyasyondan bile fazlaydı. Ve planlandığı gibi, 15 gün içinde enkaz toplandı; çekirdeğin altına beton döküldü ve üzeri de yine güçlü bir betonla kaplandı.

 

Çalışmalara katılanlardan bir yıl içinde 4000’i hayatını kaybetti

Çoğu 20’li yaşlarda, sağlıklı bu insanlar radyoaktif parçalara çıplak elle dokunmaya dahi cesaret edebilecek bir noktadaydı. Ve binlercesi bu tehlikeye karşı bile bile ölüme ilerledi. Bugün Çernobil’in etkileri çok daha ciddi değilse, sebebi bu insanların cesaretidir.

 

kazımkoyuncu

Karadeniz’in pençesinden kurtulamadığı kanserin kurbanlarından biri de Kazım Koyuncu’ydu

2005 yılında 33 yaşındayken hayatını kaybeden Kazım Koyuncu, Karadeniz’in radyoaktif felaketine karşı mücadelesiyle öne çıkan en önemli sanatçılardandı. Akciğer kanserine karşı verdiği mücadeleyi kazanamadı…

Koyuncu’nun Türkiye’nin Çernobil politikasıyla ilgili eleştirisi şu şekildeydi;

“O çayı içen biri geri zekâlıdır… Ben kendi zekâmla ve felsefemle ölümü, hayatı uzatabilirim, kısaltabilirim, her şeyi yapabilirim. Peki benim köyümdekiler, anasının kuzusu çocuklar, 16 yaşındaki kız o neyi düşünsün, hangi felsefeyi düşünsün? O’nun annesi hangi felsefeyle acısını yumuşatsın? Sen kimsin, o acıları onlara tattırabiliyorsun? Bu ülkenin politikacılara, yalancılara ihtiyacı yok. Kendi onuruna sahip çıkmış, kendi kişiliğine sahip çıkmış haline ihtiyacı var.
Mekanın cennet olsun Kazım Koyuncu…

Zeynep

Kaynaklar 

Türk Tabibler Birliği

http://www.ttb.org.tr/kutuphane/cernobil_06.pdf

www.risoe.dk/rispubl/nuk/ nukartikler/pdfartikler/chernobyl.pdf

Fotoğraflar ONEDİO

Türk Tabipler Birliği, Çernobil Nükleer Kazası Sonrası Türkiye’de Kanser raporu

http://www.ttb.org.tr/kutuphane/cernobil_06.pdf

Çernobil faciası

https://eksisozluk.com/cernobil-faciasi–80568

Çernobil felaketinin Türkiye üzerindeki etkileri

http://www.greenpeace.org/turkey/Global/turkey/report/2012/04/cernobilin-turkiye-uzerindeki-etkileri.pdf