Büyük şehirde yaşayan herkesin en büyük özlemlerinden biridir şehirden kaçmak…
Hep deriz ya şöyle sesiz sakin sahil kasabına yerleşmek istiyorum diye. Ya imkanlar el vermiyodur ya da her zamanki gibi sanki bi kere daha dünyaya gelecekmişiz gibi erteleriz tüm hayallerimizi…
Bilmediğiniz bir ülkede bilmediğiniz sokaklarda yürümek…İşte tam onu yapıyorum şu sıralar. Hep istediğim bi hayali gerçekleştirirken, bu ana geri dönemeyeceğimin farkında olarak her anımın tadını çıkarıyorum. Yerel halkın içine karışıyorum. Onlarla sohbet ediyorum, markete gidiyorum alışveriş yapıyorum. Sokaktaki evleri inceliyorum. Fotoğraf çekiyorum.
Kaldığım evin hemen altındaki plaja iniyorum. Sliema Beach…Wifi’sini kullandığım bi kafem var. Bazen kafe kalabalık olduğunda masama oturanlarla sohbet ediyorum. Kendimden bahsediyorum ve fotoğraf çekiniyoruz…
Yaz ayları boyunca, dünyanın her yerinden, öğrenciler, İngilizce öğrenmek ve bu harika tatil atmosferini yaşamak için Malta’ya geliyor.. Cennet denizi, harika kafeteryaları ve alışveriş merkezleri, öğrenciler ve tatilciler için organize edilmiş parti ve diskoları, renkli bir gece hayatıyla Malta’nın herkese sunacağı bir şeyleri var. Maltalılar trafiği sol şeritten izliyor ve ünlü İngiliz kahvaltısıyla araları iyidir. İngilizce, adanın iki resmi dilinden bir tanesi ve ana gazeteler İngilizce basılıyor.
Güneşi, yüzmeyi ve yeni insanlarla tanışmayı seviyorsanız, Akdeniz’in göbeğindeki Malta Adası İngilizce öğrenmek ve mükemmel bir tatil için ideal bir yer.
Dünya’nın en Katolik ülkelerinden biri sayılan Malta’nın nerdeyse her metrekaresine bir kilise düşmektedir. Ve dünyanın hiçbir ülkesinde bu kadar fazla dini tatilin olduğu bir ülke yok. Aynı zamanda Malta için festivaller diyarı desek hiç de abartmış olmayız. Neredeyse her haftasonu festival düzenleniyor. En ünlüleri ise düzenlenen şarap festivalleri. Ortalama 12 Euro ödeyeceğiniz festival giriş ücretinden sonra sınırsız şarap tadımı yapabiliyorsunuz. Ve tabi festivale yakışır sokak partisi ve konserleri de cabası…Bu nedenle Malta sokakları her zaman bayram havasında ve en dar sokaklarına kadar baştan aşağı her daim ışıltılı…Benim deyimimle süslü Malta sokakları…
Sliema Evleri…
Gündüzleri bile havai fişeklerin atıldığı Malta sokaklarında dolaşmak başlıbaşına bir macera… Malta’nın mimari yapısı Malta taşı ile inşa edilmiştir. Ve yeni yapılacak inşaatlarda Malta taşı kullanmak zorunluluğu getirilmiş. Bu nedenle tüm evler Malta Taşı’ndan yapılmıştır. Hoş görüntüye sahip fakat tek dezavantajı evlerin içi ve eşyalar çok çabuk tozlanıyor. Alerjisi olanlar için zaman zaman bu durum sıkıntıya neden olabiliyor. Akdeniz iklimine sahip olan Malta’da dağ ve akarsu bulunmamakla birlikte ağaç da bulunmamaktadır.
1960 yılında bağımsızlığını ilan edene kadar İngilizler ülkenin hâkimiydiler. Bu süre boyunca Ada Halkı İngiliz dili, kültürü ve eğitim sistemini benimsemiş. Ülkede İngilizce ve Maltaca (Maltese) dilleri kullanılmaktadır. İngilizce Malta’daki herkes tarafından günlük yaşamın her anında yaygın olarak kullanılıyor.
Kaliteli eğitim sistemi İngiliz eğitim sistemine benzer ve dil okulları Avrupalılar tarafından kabul edilmiş.
Birçok ülkenin egemenliği altına girmiş olan Malta Arap, İtalyan, İspanyol ve tabii ki İngilizlerden oldukça etkilenmiş. Örneğin; Arabayı sol şeritte kullanıyorlar ve öğlen vakitleri ‘Siesta’ yapıyorlar. Maltalılar çok toleranslı, sıcakkanlı, hoşgörülü ayrıca tüm kültürlere karşı ilgili ve saygılılar.
Malta mutfağı da Arap, İtalyan, İspanyol ve İngiliz mutfaklarından da etkilenmiştir. Sicilya mutfağıyla ise büyük benzerlikler göstermektedir. Tabii ki, bir adaya yakışacak şekilde, çok çeşitli deniz ürünleri yemeklerini bulabilirsiniz. Minestra ve Aljotta, Malta’nın farklı lezzetteki çorbalarıdır.
Mevsimlik salatalar ve sebzeler, Malta mutfağında önemli bir yer tutmaktadır. Kırmızı şarap sevenlerdenseniz “Lachryma Vitis” ve “La Valette” şaraplarını tatmalısınız. Ayrıca yerli biraları “CIKS” de favorilerim arasında. Malta Adası’na geldiğinizde, Malta aile mutfağının eksilmez mezelerini mutlaka denemelisiniz.
Malta Adası’na ulaşımın en pratik yolu havayoludur ve İstanbul- Malta uçak seferleri AIR MALTA tarafından haftanın pazartesi ve perşembe günleri gerçekleştirilmektedir. Uçak fiyatları sezona göre değişiklik göstermekte.
Malta para birimi Avrupa Birliği’nden önce Malta Lirası olup, 2008 yılı itibari ile Euro olmuştur.
Şimdi hep birlikte Malta’da yolculuğa çıkmaya ne dersiniz?
İlk durağımız; Parlamento binası olarak kullandıkları Valetta’daki “Grandmaster’s Palace” görülmeye değer. 6000 yıllık medeniyetin beşiği olan Malta, müze severler için harika bir ülke. Birçok müze bulabileceğiniz Malta’da çeşitli dönemlere ait harika arkeolojik ve kültürel eserler bulabilirsiniz. 12 yy.’dan günümüze kadar toplam 300.000 kitabı barındıran Malta Kütüphanesi’ni ziyaret etmenizi tavsiye ederim. Ya da farklı manzaralar izlemeyi sevenlerdenseniz Ada’nın güneyinde Dingli Cliff kayalıklarını mutlaka görmelisiniz. Burada Tarxien ve Hagar yakınlarında Cilalı Taş Devri’ne ait tapınaklar bulunmaktadır.
Orta çağdan günümüze kadar ulaşmış Mdina Şehri ise kesinlikle gidilmesi gereken yerlerden bir yer. Mdina, zengin tarihi ve kültürüyle çok eski bir şehir. Apostle St. Paul’un 4000 yıl önce geçirdiği gemi kazasından sonra burada yaşamaya başlamasıyla bilinir. O günden sonra, Malta’nın soylu ailelerine ev sahipliği yapmıştır. Ve tabiki bu şehrin diğer bir özelliği de ünlü Amerikan dizisi Game Of Thrones’un burada çekilmiş olmasıdır. Game Of Thrones izleyenlerinin ayrıca ilgileneceğini düşündüğüm bi şehir kesinlikle…
Şehir efsanesi olarak dilden dile dolaşan hayaletleri ile ünlü şehir de diyebiliriz Mdina için.
Bütün bir günümü ayırdığım bu şehrin karış karış sokaklarını dolaşmak benim için enfes bir deneyimdi. Tabi buraya kadar gelmişken kekleri ile ünlü Fontanella’ya gitmenizi şiddetle tavsiye ediyorum. Birbirinden enfes Fontanella keklerini kesinle tatmalısınız. Şık bir yerde yemek yemek ve enfes şaraplardan tatmak isterseniz, önerebileceğim tek adres Bacchus Restaurant Bar. Tarihi binanın dokusuna zarar vermeden restore edilmiş bu restaurantta adete ortaçağın kokusunu iliklerinize kadar hissediyorsunuz.
Hediyelik eşya alabileceğiniz birçok dükkanın yer aldığı Mdina için küçük bir uyarıda bulunmak istiyorum. Dükkanlarda yanlışlıkla kırdığınız ya da zarar verdiğiniz eşyaların ücretini anında ödetiyorlar J Minik bi kaza ile bizzat tecrübe ettim. Bu nedenle aman ha özellikle cam hediyelik eşyaların bulunduğu dükkanlara dikkat edin…
Ve Başkent Valletta…İşte dedim Malta’da yaşacaksam burası benim şehrim olmalı… Nüfusu 7650 olan şehir adını, Osmanlı’nın saldırı girişimini geri çeviren Malta Şövalyeleri tarikatının büyük ustası Jean de Valette’dan almıştır.
Cıvıl cvıl sokaklar, açık anfi tiyatro ve konser alanları, kafeleri, alışveriş mağazaları, sokak sanatçıları ile rüya gibi bi şehir… Valetta`nın ünlü caddeleri olan Merchants Caddesi ve Republic Caddesi gezinmek için tavsiye edebileceğim yerler. Ayrıca alışveriş yapabileceğiniz birçok mağaza bulunmakta.
Başkent Vallette…
Valetta’ya gelmişken kesinlikle gidilmesi gereken bence en özel yer; Aziz John Yarı Katedrali. Ortalama 2 saatinizi ayırmanız gereken katedralden, emin olun hiç çıkmak istemeyeceksiniz. Girişi 12 Euro olan müzenin içinde dolaşırken, kendinizi kaybedeceğiniz ve nefes kesici bir şahaser ile karşılaşacağınızın garantisini verebilirim. Devasal yükseklikteki tavanlardaki resimler, işlemeler ve altın varaklar hayatınız boyunca aklınızdan çıkmayacak.
Aziz John Yarı Katedrali
Ve şehri terketmeden önce son durak olarak The Grand Harbour Limanı’na gidilmeli…
Victorya’ya karşı oturmak paha biçilemez. Fakat oturmaktan kastım şık bi restaurant ya da kafede oturmak değil. Harbour’a geldiğinizde yüksek surlar ile devasal top ve gülleler ile karşılaşacaksınız. Geniş ve derin duvarlara sahip olan bu surların duvarına oturarak, manzaranın keyfini çıkarmalısınız. Karşınızda eşsiz Victorya Limanı ile kıyıya yanaşan büyük gemileri göreceksiniz. Bu manzara karşısında makinemin şarzı neden bitti diye kendi kendine söylenirken; dedim ki sonra boşver… Bu manzara zaten hayatım boyunca aklımdan çıkmayacak şekilde kazındı.
Ve yolculuğumuza biraz da deniz havası katalım…Tabiki sıradaki yerimiz kardeş adalar Comino ve Gozo. Malta’ya gelipte ziyaret etmeyen yoktur Comino ve Gozo’yu. Comino yeryüzünde görüp görebileceğiniz en harika denize sahip. Mavinin tüm tonlarına ve bembeyaz kuma sahip doğa harikası bir yer. Ve en güzel tarafı da turizmin kurbanı olup, kirletilmesine izin verilmemiş bir ada. Adada yaşam yok. Sadece 1 aile yaşıyormuş edindiğim bilgilere göre. Kurak bi ada ama diğer yandan saklı bir cennet…Dünyanın dört bir yanından insanlar sadece denize girmek için buraya geliyor. Ve adanın doğallığına hiç dokunulmamış Yemek yemek için restaurant bile yok. Sadece küçük seyyar standlar açılmış ve gün boyu yiyecek ve içecek ihtiyacınızı bu standlardan karşılıyorsunuz. Konaklama için sadece 4 yıldız 1 adet otel bulunmakta. Bu nedenle turistler genelde günü birlik geliyor.
Kardeş ada Gozo, “Zamanın durduğu ada” olarak tanımlanır ve Malta’dan daha yeşildir. Gozo’da Azure Window, Ta’ Pinu Basilica, Xewkija’da ki yeni kilisesi de ziyaret edebileceğiniz önemli yerlerdendir. Ve yine Game Of Thrones dizisinin birçok sahnesinin çekilmiş olduğu bu bölge, dizi hayranları tarafından yoğun ilgi görüyor. Azure Window’a gittiğinizde sırtınızı denize verip, fotoğraf çektirmeyi unutmayın…Bu poz olmazsa olmazlardan biri…
Malta`dan Gozo adasına ulaşım sürekli olarak çalışan feribotla (yolcu ve araç taşıyabilme özelliğine sahip, içinde kafeteryaları ve oyun salonları bulunan konforlu gemilerdir ), Air Malta (http://www.airmalta.com) havayoluna ait bulunan helikopterle, istendiğinde özel yat ve botlarla da ulaşım olanağına sahipsiniz.
Ada’nın diğer bölgelerine ulaşım toplu taşıma için otobüs, taksi veya araba kiralama ofislerinden yararlanabilirsiniz. Tavsiyem yanınızda Ada’yı bilen birisi yok ise; feribottan indikten sonra karşılacağınız bir taksi ile anlaşmak olacaktır. Sıkı bir pazarlık ile 40 Euro’ya anlaşacağınız taksi ile bütün Ada’yı dolaşabilirsiniz. 3-4 kişilik bir grupsanız kişi başı ortalama 10 Euro ile müthiş bir yolculuk yapabilirsiniz. Bahsetmiş olduğum bu yerlere şoför eşliğinde dolaşabiliyorsunuz. Bütün gün size eşlik eden şöfor yemek yiyebileceğiniz yerler konusunda yardımcı olacaktır. Tabiki Gozo’ya gitmişken kesinlikle balık yemenizi öneriyorum.
Peki Malta’da eğlence hayatı nasıl? Eğlence diyince ilk akla gelen St. Julians’tır. Pachaville diye adlandırılan bölge Malta’nın en ünlü eğlence mekânlarının bulunduğu bölgedir. 20 adımda bitecek kadar dar ve küçük bir sokaktır ancak eğlencesi o kadar büyük ve çeşitlidir ki kendinizi dünyanın en büyük eğlence şehrinde sanabilirsiniz. Yan yana ve karşılıklı sıralanmış birçok barlar bulunur. Native ve Fiego en ünlü ve en popüler gece kulüpleridir. Salsa ve Baçata sevenler için Native’in arka bölümünü tavsiye ederim. Sabahın ışıklarına kadar enfes şarkılar eşliğinde dans edebilirsiniz. Bazı Salsa barlarda ise; haftaiçi akşamları ücretsiz Salsa ve Baçata dersleri verilmekte. 1,5 Euro ödeyip alacağınız 1 şişe bira ile şahane bir deneyim yaşabilirsiniz.
Türk öğrencilerinde genelde tercih ettiği mekanlar olması nedeni ile Tarkan, Serdar Ortaç ya da Demet Akalın şarkıları duyarsanız şaşırmayın. J . Pachavill’e gitmişken Metro’nun önünde kaldırımlarda oturup biranızı içmeyi de unutmayın. Burası aslında bir markettir ancak Malta halkı ve tüm öğrencilerin buluşma noktasıdır. Ortam çok sıcaktır ve herkesle hemen arkadaş olabilirsiniz. Pachaville’ın bitişinde büyük bir alışveriş merkezi bulunur. Biraz daha aşağıya indiğiniz de denize girebileceğiniz bir koy karşınıza çıkar. Kalabalık ve içli dışlı mekanlara gitmekten hoşlanmıyorsanız, ara sokaklardaki pub’ları tavsiye ederim. Yine bi gece ışıltılı Sliema sokaklarının tadını çıkarırken, keşfettiğim Nappa adında küçük ve salaş pub benim için vazgeçilmezlerden biri oldu. İngiliz asıllı yerlilerin gittiği bu mekanda hoş sohbet edip, içkinizi yudumlayabilirsiniz. Fiyatları ile de çok uygun bir mekan olan Nappa’yı sadece yerliler bilir.
Nappa Pub…
Malta’dan Sevgiler
Zeynep
Bir yanıt yazın