Türk medyasında yapının değişimi 1980’li yıllarda ortaya çıkmıştır. O ana kadar basın dışında etkinlik gösteren kuruluşlar yavaş yavaş basın kuruluşlarını satın alarak Türk medyasının yapısını değiştirmiştir. Özellikle sahiplik yapısında değişim görülmüştür. Gazetecilik mesleğinden gelen sahiplik yapısı yerini, basın dışından gelen iş adamı kimliğindeki sahibe bırakmıştır.

1980’li yılların Türkiye’sinde siyasi alanda ki değişimleri düşünürsek, dolayısıyla basın da bu dönemden etkilenmiştir.

12 Eylül askeri müdahalesi Türkiye’de önemli ve kökten değişimleri de beraberinde getirmiştir. Her şeyden önce, özgürlükçü ve toplumsal demokratik hakların kullanılmasında kolaylıklar sağlayan 1961 Anayasası iptal edilmiş ve yerine her şeyin en ince ayrıntısına kadar açıklandığı zamanda yasaklandığı 1982 anayasası yürürlüğe konmuştur.

“1982 Anayasası her ne keder referandum sonucunda kabul edilmiş ve Türk halkından yüzde 90’nın üzerinde kabul oyu almışsa da, o dönemdeki olağanüstü koşullarının, böylesi de bir oy oranının çıkmasında etkisi çok büyük olmuştur. Üstelik askeri yönetim 1982 Anayasası’nın oylamasından önce muhalif fikirlerin açıklanmasına meyden vermemiş, buna karşın hazırlanan ve oya sunulacak olan anayasanın lehinde o dönemde tek kanallı devlet televizyonundan propaganda çalışmaları yürütülmüştür. Aynı durum yazılı basın için de geçerli olmuştur. Yasağa uymayan ve muhalif fikir öne süren gazeteler ise, hemen kapatma cezası ile karşı karşıya kalmıştır. Ayrıca 12 Eylül öncesi terörizm görüntülerinin televizyon kanallarından topluma adeta “aba altından sopa gösterilmiş” ve bu anayasayı ile yöneticileri oylarınızla onaylamazsanız yine eski günlerin karmaşası içine düşürseniz mesajı verilmiş ve amaçlanan hedefe ulaşılmıştır.”

“12 Eylül askeri darbesinin, ülkede ve kurumları depolitize etme yönünde kullandığı tercih sonucunda Türk basınında da bu eğilime uygun bir yaklaşım modeli ortaya çıkmıştır. O dönemde, daha önce verilen sayısal verilerden de anlaşılacağı gibi, gerek basın kuruluşları gerekse gazetecilere yönelik ve etkin biçimde uygulanan maddi yatırımlar bulunmaktaydı.” Bu yaptırımlar sonucunda ise basın, bir genelleme yapmak gerekirse, gerçek anlamda ortaya koyması gereken toplumsal işlevinden ister istemez uzaklaşmış ve sonuçta halkın sorunlarına yabancı kendi yarattığı haberlerle var olma savaşı içine girmiş bir görünüm kazanmıştır.

“12 Eylül döneminde gazeteler, üzerlerindeki olumsuz etkiler nedeniyle <> bir tavır benimsemek zorunda kalmışlardır. Yazılı basın asıl görevi olan haber verme, bilgilendirme, toplumsal muhalefeti dillendirme uzaklaşarak ‘magazinleşme’ eğilimi içine girmiştir.”
Gazetecilik mesleğinden gelen geleneksel sahiplik yapısının son temsilcisi Erol Simavi’dir. Erol Simavi, Hürriyet’te kalan yüzde 20’lik payını Aydın Doğan’a satarak Ağustos 1994’ten sektörden uzaklaşmıştır.
Aydın Doğan daha önce de Milliyet’i, gazetecilik mesleğinden gelen ve Milliyet’in sahibi olan Ali Naci Karacan’dan almıştı. Aydın Doğan 1998’de Milliyet’i Korkmaz Yiğit adlı iş adamına satar; ancak Korkmaz Yiğit ile ilgili bir kasetin ortaya çıkmasıyla gazeteyi geri almıştır. Aydın Doğan’ın Milliyet’ten sonra Hürriyet’i satın alması tekelleşme tartışmalarını başlatmıştır. Aydın Doğan’dan daha önce, tekelleşme tartışmalarını başlatan kişi Asil Nadir’dir. Nadir, önce Haldun Simavi’den Tan ve Günaydın’ı sonra ise Mehmet Ali Yılmaz’dan Güneş gazetesini satın aldı. Birden çok basın kuruluşuna sahip olan Nadir, tekelleşme tartışmalarının başlamasına neden olmuştur.

“Cumhuriyet’in başlarından ikinci Dünya Savaşı sonlarına kadar patron-gazeteci geleneği sürdürüldü. Gazete sahipleri gazetecilikten yetişmiş kimselerdi. Yunus Nadi (Cumhuriyet); Necmettin Sadak (Akşam); Halil Lütfü Dördüncü, Zekeriya ve Sabiha Sertel (Tan); Ahmet Emin Yalman (Vatan); Ali Naci Karacan (Milliyet); Cihat Babacan ve Ziyat Ebüzziya (Tasvir); Hakkı Tarık ve Asım Us (Vakit); Cemalettin Saracoğlu ( Yeni Sabah); Selim Ragıp Emeç (Son Posta); Etem İzzet Benice (Son Telgraf); Faruk Gürtuna (Her gün); Şevket Bilgin (Yeni Asır); Sedat Simavi (Hürriyet); Falih Rıfkı Atay (Dünya); patron-gazetecilerin son örnekleri oldu.

1948-1950 yıllarında işadamları basınla ilgilenmeye başladılar ve Babıâli’de yeni bir dönem başladı.”

Bu dönem de Babıâli’de basında başlatılan tekelleşme ve yabancı sermaye tartışmalarıdır. Özel sermayenin hızlı bir şekilde basını ele geçirmesinde devletin de payı vardır.

“ Büyük gazeteler 1980’lerin sonu ile 1990’ların başında ‘plaza’lar kurarken ve yeni yatırımlar yaparken, siyasal iktidarların yeniden sağladığı düşük faizli kredi olanağından yararlanmışladır.”

İşadamları 1948 yılından başlayarak basınla ilgilenmeye başlamışlardır. 1948’de Sefa Kılıçoğlu ‘Yeni Sabah’ gazetesini alarak yeni bir dönem başlatmıştır. Daha sonra bu gazeteyi Ragıp Kutmangil adında başka bir işadamına satarlar. Gazete 27 Mayıs askeri darbesiyle ortala çıkan kargaşa sırasında sahipsiz kalmış ve bu karmaşa sırasında Kemal ılıcak gazeteyi ele geçirmiştir. 1957’de ülke dışından işadamı Malik Yolaç, Akşam’ı satın almıştır. Ömer Çavuşoğlu ve Ahmet Kozanoğlu adında iki işadamı ile gazeteci Güneri Civaoğlu’nun birlikte çıkardıkları Güneş Gazetesi Ocak 19847de Mehmet ali Yılmaz adında işadamına, daha sonrada da Asil Nadir’e satılmıştır.

1980 sonrası dönemde medyada çapraz tekelleşmelerin yaygınlaşmasıyla medya ticari mücadelelerin arenası haline gelmiştir. Basına giren gruplar bir yandan gazete ve televizyon kanallarına sahipken giderek diğer sektörlere el atarak banka ve benzeri kuruluşlara sahip oldular. Geleneksel yapının yani gazeteci kimliğinden gelen patronların sektörden uzaklaşma nedenleri ise; sektörün son derece pahalı ve karmaşık bir hale gelmesi sonucu sektörde tutunmanın olanaksız hale gelmesidir.

Kısaca Türk medyasında tekelleşme sürecini şöyle toparlayabiliriz. 1995’lere kadar devlet egemenliği hakimdi. 1970-1980 arası holdinglerin basına girdiği dönem olmuştur. 1990 sonrası ise basında çarpraz tekelleşmelerin yoğunlaşması süreci olarak açıklanabilir. Bu dönemde meyde patronları sadece medyada değil diğer alanlarda da etkinlik göstermişlerdir.

Murat Özgen, a.g.e., s.59

a.g.e. , s. 63
Hıfzı Topuz, II. Mahmut’tan Holdinglere Türk Basın Tarihi, İst., Remzi Kitabevi, 2000, s.329

Ilgaz, a.g.e., s.48

*Medyada tekelleşme üzerine yazılarımı ‘medya’ kategorisinden takip edebilirsiniz.